Sevgili yoldaşlar. Saç dökülmesi ile ilgili araştırma yapan herkes, araştırması derinlestikce durumun aslında daha komlex bir mekanizmadan oluştuğu anlamaya baslamakta.
Tüm bu sürecin en başına gidelim yani saclarimizin dökülme ye başladığı zamana... bu herkeste farklı bir zamana tekabül ediyor kiminde 18 kiminde 25 kiminde ise 40. Yalnız farklı zamanlarda bu sorunla karşılaşsakta değişmeyen bir şey var. Bu değişmeyen şey asla ergenlik sureci sonuna kadar saclarimiz dökülmemekte oysa bu dönemde belki 40 yasimizdan cok daha fazla androjen uretmekteyiz.
Peki neden ? Neden bu yaşlarda dökülmüyorda yaş ilerledikçe bu durum artıyor ? Bunun cevabı hücre zarlarimizda görünüyor. Yıllarca yediklerimiz ictiklerimiz kimyasallar stres ve serbest radikaller giderek hücre zarına zarar vererek inceltmekte ve her geçen zamanda androjen geçişi dahada kolaylasmaktadir.
Iste bu noktada elimize bir silah daha geçiyor gibi görünüyor ; hücre zarı onarımı ! Evet bu sorunumuza bir çözüm olabilir ve zaten bunu kullaniyoruz farkinda olmadan... Nasıl mı ? Dermaroller !! Evet bu aletle yaptığınız mikro travmalarla bölgeye büyüme onarım ve genclik enzimleri ile zarar görmüş hücreler yenilenmekte ve sac kökü ile birlikte tüm dokular onarilmakta büyümekte ve daha dayanıklı hale gelmekteler. Bu onarıcı proteinlerden biriside annexin a5. Bu protein özetle hasarlı bolgeye adeta yama yapmaktadır. Düşük yogunluklu lokal laser ile subkutan deri alti elektro uyarıcıların saç üzerindeki olumlu etkileri bu yöndeki başarıları ile ortaya çıkmakta. Tüm bu bilgiler ışığında hücre zarlarini onarip eski kalınlığına getirdiğimiz de androjen ve diğer serbest radikallere dayanıklı saç folikulu ergenligimizdeki gibi sağlam kalacakmis gibi görünüyor. Asagiya ufak bir alıntı ekliyorum ve hücre zarı onarımı ile ilgili pratik katkılarınızı bekliyorum.
Günümüzde artık estetik uygulamalarda güzellik yoktur, gençleştirme ön plana çıkmıştır ve insanların gençliği onların kök hücrelerinde saklıdır, insan vücudunda en çok onarıcı kök hücre bulunan doku yağ dokusudur. Yaklaşık 20 yıldır hastalarıma yağ enjekte ediyorum ve her yağ enjeksiyonundan sonra hastaların ellerinin ve yüzlerinin daha genç göründüğünü hayretler İçinde gözlüyorum. Bugün bunun yağ dokusunun İçinde bulunan onarıcı kök hücrelerden kaynaklandığını biliyorum. 1980'lerin sonunda yağ emmeyi öğrenirken hocam Dr. Pierre Fournler, hastalardan emdiği yağı dondurup onlara veriyor ve ayda bir kere kendi yağlarını yüzlerine sürmelerini tavsiye ediyordu. Hocama göre, hastaların elleri ve yüzleri bu sayede gençleşlyordu. O zamanlar bunu kadın hastaların yağlarında depolanmış östrojen hormonuyla İzah ediyorduk. Ben bu yöntemi tiksindirici ve hijyenik bulmayıp uygulamadım. Ancak şimdi yine geriye bakıp düşündüğümde insan yağında bol miktarlarda bulunan onarıcı kök hücrelerin bu gençleşmeyi sağladığını kabul ediyorum.
Onarıcı ve kök hücre tedavisinin esasları
- Kök hücreler, vücutta bulunan ve dlferansiye olmamış, yani daha bir görev kazanmamış hücrelerdir. Esas kök hücre kaynağı kemik iliği olması nedeniyle yağdan elde edilen kök hücrelere artık onarıcı kök hücre deniyor.
- Her insanın vücudu onun onarıcı ve kök hücre bankasıdır. Her zaman vücudunuzdaki bu rezervleri kullanabilirsiniz. Esas kök hücreler embriyo ve kemik iliğinden elde edilirler. Elde edilmeleri ve hazırlanmaları zordur. Biz daha çok onarıcı hücre dediğimiz (regenerative cells) o insanın kendi yağından elde edilen hücrelerle ilgileniyoruz.
- Onarıcı ve kök hücrelere görev verildiğinde, yani onları hastanın kendi kanından elde edilen büyüme hormonuyla beraber kullandığımızda verildikleri ortamdaki hücreleri tamir ederler, yani onların yerlerine geçerler.
- Şu anda Avustralya'da benim de kısmen beraber çalıştığım bir araştırma merkezinde (Adistem) uygulanan bir yöntemden bahsetmek istiyorum, insanlara damardan verilen kök hücreler sayesinde mesela şeker hastalarında bu hücreler pankreasın ensülin salgılayan hücrelerine gidip onları onarıyor ve hastanın dışarıdan ensülin ihtiyacı ortadan kalkıp sadece ağızdan alınan diyabet ilaçları kâfi geliyor. Yine damardan verilen kök hücreler sayesinde Parkinson hastalarının ellerinin titremesi çok azalıyor, hatta kayboluyor. Son 8 aydır Kore'de damardan verilen onarıcı kök hücreler antl-aging tedavisinde başarıyla kullanılıyor. Amerika'da damardan verilen onarıcı kök hücreler sayesinde akciğer amfizemi olan hastalarda bir düzelme sağlanmıştır. Bu yöntemin halen FDA klinik araştırmaları sürüyor ve yakında onay alması bekleniyor. Ülkemizde ise henüz bir uygulama yok.
- Yağdan ve kandan elde edilen onarıcı hücreler yüz derisi altına enjekte edildiklerinde yüz derisini 2-3 hafta içinde gençleştlrir, saçları azalmış insanların kafa derilerine verildiklerinde saçları 3-6 ay içinde çoğalır.
- Eskiden estetik amacıyla karından ve bacaklardan alınan yağ o hastanın yüzüne veya ellerine enjekte edildiğinde yağ dokusu "Ben buraya ait değilim, benim burada ne işim var?" deyip 5-6 ay içinde eriyerek kaybolurken onarıcı kök hücreyle beraber verildiğinde yeni ev sahibini kabul ediyor ve kendi kan damarlarını oluşturup beslenerek kısmen kalıcı olabiliyor.
- işin en güzeli, verilen dokunun hastanın kendi dokusu olmasıdır. Herhangi bir alerji veya uyuşmazlık söz konusu değildir. Ancak temiz ve ameliyathane şartlarında çalışılması gereklidir.
1990'larda başlayan kök hücre çalışmaları ilk sonuçlarını vermiş ve bu yeni doğan bebek artık ayağa kalkıp yürümeye başlamıştır, insan artık kendi vücudundan elde edilen maddelerle kendi kendini tamir edebilir hale gelmek üzeredir. Vücudumuzda bulunan bu rezerv hücreler özel yöntemlerle kazanılıp hasta veya gençleştirilmesi gereken organa verildiklerinde aktive olur ve düzeni bozulmuş olan dokuyu tekrar sağlam hale getirir. Şimdiye kadar kök hücre kaynağı olarak kullanılan yeni doğan bebeklerin kordon kanı, kemik iliği ve yirmi yaş dişinden sonra bilim adamları insan yağ dokusunda da kök hücre araştırdılar ve burada diğer kaynaklardan çok daha fazla kök hücre bulunduğunu keşfettiler. Kök hücreler olgunlaşmamış, genetik olarak herhangi bir görevi olmayan ve o kimsenin genetik şifresini taşıyan hücrelerdir. Farklılaştırmaları sonucu özel görevler alıp yeni özellikler kazanabilirler, ilk önceleri laboratuvarda yapılan kök hücre kültürleri daha sonraları başarılı olmadıkları İçin terk edildi. Bunun nedeni, hücrelerin beslenmeleri ve kendilerini farklılaştırıp yeni yerleşim bölgelerine uyum sağlayabilmeleri için kan dolaşımına gerekleri olduğunun artık anlaşılmasıdır. Vücuda konan kök hücrelerin bir kısmı kondukları dokunun özelliğini alırken bir kısmının da kendi beslenmesi İçin gerekil kan damarlarını oluşturmasıdır. Yapılan doku İncelemelerinde onarıcı hücreyle karıştırılıp enjekte edilmiş yağ dokuları kısa bir süre içinde kendi kan damarlarını inşa eder ve ana kan dolaşımına bağlanırlar. Bu sayede beslenip hayatta kalırlar ve eskiden enjekte edilen yağ dokuları gibi eriyip kaybolmazlar. Hastanın vücuduna konan onarıcı kök hücreler onun kendi vücudundan alınmıştır ve herhangi bir alerjik veya bağışıklık sorunu çıkarmazlar. Gelecekte kök hücreler sayesinde organ nakillerine ve bazı cerrahi müdahalelere gereksinim azalacaktır. Yakın gelecekte hastalıkların İyileştirilmesinde, yaşlanmış dokuların gençleştirilmesinde ve herhangi bir kaza sonucu kaybolmuş dokuların yerine konmasında kök hücreler önemli bir rol oynayacaktır. En son yapılan çalışmalarda, insanın kendi yağının kök hücreden çok zengin olduğu anlaşılmıştır. Göbek bağı (kordon) kanının 10 ml'sinde 14.000 kök hücre varken 100 ml insan yağında 500.000 kök hücre mevcuttur. Eskiden yağ emmelerden sonra tıbbi atık olarak İmha edilen İnsan yağları artık kök hücre kazanımı için saklanarak kullanılıyor. Kök hücrelerin onarım özelliklerinde en önemli faktör, fazla miktarda ihtiva ettikleri büyüme hormonudur (GH). Bu hücrelere görev verildiğinde, mesela başka bir organa enjekte edildiklerinde yeni organın özelliklerini alabilir, büyüme hormonu sayesinde bölünüp çoğalabilir, kendi kan damarlarını oluşturarak beslenebilir ve etraflarındaki dokuları onarabilirler. Bllimadamları, kök hücrelerin hasta dokuları İyileştirdiklerini, onardıklarını ve yaşlanmış dokuların yerini aldıklarını ispatlamışlardır.
Meme estetiğinde kök hücreler
Şimdiye kadar kök hücreler en başarılı olarak meme kanseri sonucu göğüslerinin sadece bir kısmı çıkarılan (lobektomi) hastalarda geriye kalan boşlukları doldurmak ve göğüslere doğal bir şekil vermek için kullanmıştır. Ayrıca estetik olarak ufak göğüsleri de ameliyatsız olarak yağ ve kök hücre enjeksiyonlarıyla büyütmek mümkün olabiliyor. Bu büyütme işlemi bir meme proteziyle yapılan büyütme kadar olmasa da bazı hastalar tarafından yeterli bulunuyor. Bu uygulama birkaç saat içinde gerçekleşebilir ve hasta 2-3 gün içinde normal yaşantısına dönebilir. Bu işlem geleneksel ufak bir yağ emmeden (liposuction) ve kazanılan yağdan kök hücre edilip tekrar hastanın kendi yağıyla karıştırılıp hastanın göğüslerine enjekte edilmesinden ibarettir. Hastalar uygulamadan sonra 2 hafta devamlı sutyen takmak zorundadırlar. Eskiden uygulanan yağ enjeksiyonlarıyla göğüs büyütmede görülen kireçlenme, yağ kistleri ve enfeksiyonlar bu yöntemde çok nadir olarak meydana gelir. Bu uygulamada hastanın karnından alınan yağın yarısından kök hücre elde edilir ve daha sonra diğer yarısıyla karıştırılıp göğüslere enjekte edilir. Estetik cerrahide kök hücreler yüz şekillendirmede de başarıyla kullanılıyor. Günümüzde yaygın olan "Yüzü sadece germe aynı zamanda doldur" {fiil, don't lift) görüşüne göre şimdiye kadar yüze sıkılan yağlar en geç 1 yıl içinde kaybolurken bu yağ dokuları kök hücreyle zenginleştirildiklerinde uzun süre kalıcı olabiliyorlar.
PRP: Yüz gençleştirme ve saç çıkmasında en etkili yöntem, kendi kanınız!
Yurtdışında "Drakula metodu" olarak bilinen, hastanın kendi kanıyla gençleşmesi yöntemini yaklaşık 6 aydır istanbul'da başarıyla uyguluyorum. Bu yöntem tamamen kendi kanınızda bulunan onarıcı hücrelerin ve büyüme hormonlarının alınarak tekrar size verilmesi esasına dayanıyor. Parmağınız kesildiğinde yaraya giden kan önce pıhtılaşarak yarayı kapatır ve daha sonra içerdiği onarıcı hücreler ve büyüme hormonları sayesinde 5-7 gün içinde iyileşir. Doğanın bu mükemmel yara onarım yöntemini artık billmadamları estetik amaçlı olarak kullanıyorlar. Platelet Rich Plasma (PRP), trombositlerden zengin plazma demektir, insan vücudunda yaraları iyileştiren kan elemanları hastanın kolundan alınan kandan kazanılır ve yenilenmesi arzu edilen bölgeye enjekte edilir. Tamamen hastanın kendi vücudundan alınan kandan üretilir, içine en son olarak çok az kalsiyum (normalde damardan da verilebilen kalsiyum sandoz) konarak büyüme hormonları aktive edilir. Elde edilen onarıcı hücreler dondurularak saklanır, bu sayede hastanın canı kan almak için her defasında acıtılmaz. Uygulama şöyle yapılır: Kolunuzdaki damardan alınan yaklaşık 50 ml kan (bir bayanın âdet döneminde bir günde kaybettiği kandan daha az bir miktar) santrifüje konur ve içindeki alyuvarlar ayrıştırılarak alınır. Geriye kalan ve tekrar yoğunlaştırılan, akyuvarlar ve plazmadan oluşan kan yaklaşık 3-4 ml'iik bir miktara iner. Sıvı onarıcı hücre ve büyüme hormonları açısından çok zengin olan bu yeni oluşum, (ki aslında sizin kanınız) gençleştirme ve tedavi amacıyla tekrar vücuda verilir.