Sayfa 62/75 İlkİlk ... 1252606162636472 ... SonSon
743 sonuçtan 611 ile 620 arası

Konu: Saç Dökülmesi Biyokimyası

  1. #611
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    17.10.2017
    Mesajlar
    1
    sırf bu konuya cevap için üye oldum teşekkür ederim üyeliğimi onayladığınız için.(bu arada 24 yaşındayım ve biyoloji 3. sınıf öğrencisiyim testesteron ile ilgili sunum yapmak için araştırma yaparken denk geldim.)
    bi kaç örnek vererek(mantık olarak) yazıcam bişeyler .
    Biraz okudumda bu işin testesteronla büyümeyle ilgisi olsaydı ......
    siyahiler 3 yaşında saçsız kalırdı ( kadını ve erkeği ).(ama aksine en seyrek saçlı diyeceğimiz siyahinin saçı bir beyazın sımsıkı saçından daha fazla oluyor.)
    kuzenim var(erkek) 1.58 boyunda kaldı saçlarını sormayın o derece kötü .
    diğer kuzenim yukarda dediğim kuzenimin kardeşi 1.86 boyunda aşırı fazla cinsel hayatı var saçları artık kaşlarıyla birleşmek üzere .
    ben 1.82 yim saçlarım 13 yaşımda neyse aynı şekilde ve vücudumdaki kılları görseniz şok olursunuz .(babamın askerlik resimlerinde bile nw 2.5 falan şu anda aynı .).
    okulda öğrendiğim kadarıyla bir şey daha eklemek istiyorum ;
    Babada saç dökülmesi var diye %100 dökülmez .. yada babada saç dökülmesi yok diye %100 dökülmeyecek diye birşey yoktur..
    herşey anne karnında kodlanır . kaç tel saçımızın olacağına kadar... bunları zaten herkes biliyor . fakat suç testesteronda değil .
    kadınlardan örnek olarak annemin saçları okadar seyrekki .. ama annannemin saçlarını görseniz 4 tane ben sık saçlıyım diyen insanın toplam saçından daha fazla ara makas etki etmiyor ve bu kadın 72 yaşında .
    saygılarımla ..
    (bir saygısızlığım olduysa affola .. )
    yanlış bişey yazmışsamda silebilirsiniz..

  2. #612
    Hocam siz galiba yanlış anladınız. Saç dökülmesinde Testosteron doğrudan bir neden değil. 5AR enziminin onu DHT hormonuna dönüştürmesi ve onunda saç foliküllerine "büyümeme" sinyali göndermesi. Yani Testo az da olsa yüksek de olsa birşey değişmeyecek. Ikinci olarak da yanlış anlamadıysam vücüt kılıyla da saç dökülmesini ilişkilendirmişsiniz. Bunun da bir önemi yok. Saç folikülleri DHT'ye duyarlı değilse hormon değerlerinin yüksek olmasınında bir önemi yok.

    Yanlış anlaşılma olmuşsa özür dilerim ama doğru bildiklerim bunlar.

  3. #613
    Yeni Üye Tahsin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.10.2017
    Mesajlar
    17
    [IMG][/IMG][IMG][/IMG]

  4. #614
    SaçımınDoktoru Üyesi
    Üyelik tarihi
    18.05.2016
    Mesajlar
    231
    Basta miracle hocam bu ilk resimde ki iltihapi nasil onleriz acaba ?

  5. #615
    Yeni Üye Tahsin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.10.2017
    Mesajlar
    17
    Alıntı Mosoko Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Basta miracle hocam bu ilk resimde ki iltihapi nasil onleriz acaba ?
    Yanlış olmasın arkadaşlar ilk resim sivilce akne aşaması ikinci resim saç ; ikisininde mekanizmaları aynı oldugu söylendigi için paylaştım.

  6. #616
    Tedavide birçok ilaç kullanıyoruz ama herkeste aynı yanıt oluşmuyor. Bunu tabi genetik deyip geçebiliriz ancak daha detaylı incelediğimizde çözüm için çok farklı bir noktaya parmak basılabilir diye düşünüyorum. Tamam genetik, ama bunun olayı detayı ne? Burada ortaya atacağım kavram genetik polimorfizm.

    Genetik polimorfizm nedir peki? Bir lokus için en ender alelin populasyon sıklığı %1'in üzerinde olan iki ya da daha fazla alelin bulunması polimorfizm olarak adlandırılmaktadır. %1'in altında olan değişikliklerse varyant olarak isimlendirilir. Şimdi burada ne anlatmak istediğimi biraz açıklayayım. Mutasyonu hepimiz biliyoruz. Genetik materyalimizdeki kalıcı değişikliklerdir. Nükleotid silinmesi, eklenmesi, kromozom translokasyonu gibi say say bitiremeyeceğimiz çeşidi vardır. Mutasyonlar genellikle etkisiz veya zararlıdır. Polimorfizm ve mutasyonun tanımı çok benzemektedir aslında. Her ikisi de genomdaki kalıcı değişiklikleri ifade eder. Aralarındaki temel fark mutasyonda sıklık belirtmiyoruz. Mutasyonda genotipteki değişiklikle hastalık arasında ilişki kurabiliyoruz. Yani doğrudan bir neden sonuç ilişkisi var. Değişiklik varsa hastalık var diyebiliyoruz. Ama polimorfizmlerde genotipteki değişiklikle fenotipteki değişiklik arasında neden sonuç ilişkisi yoktur. Yani şöyle izah etmek gerekirse polimorfizm hastalıkla birebir ilişkisi olmayan bir genetik değişikliktir. Bir genetik değişiklik populasyonda varlığını nasıl devam ettirebilir? Kalıtım veya taze mutasyonla. Polimorfizm tanımındaki %1 sıklık toplumda görülmenin taze mutasyonlarla açıklanamayacağı bir sıklıktır.

    Polimorfizmin türleri vardır. Single nucleotide polymorphism (SNP), Copy number variation (CNV), İndel dizileri... Bizim üzerinde duracağımız SNP'ler olacak. SNP'ler iki insanın birbirinden farklarını oluşturan en temel şeydir. Bu cümleyi dikkatlice anlamalıyız. Bizim konumuzla da çok ilgili. Yani insanlar arası çeşitliliği oluşturan en temel şeyler SNP'lerdir. Tek nükleotid değişikliklerini ifade ederler. İnsanlarda yaklaşık 10 milyon SNP bulunur. Şimdi bu bilgiler eşliğinde olayı biraz daha derinleştirelim.

    Her insanın vücudunda gerçekleşen en temel olaylardan biri olan Krebs döngüsünü örnek alalım. Krebs döngüsü oksijenli solunum metabolizmasının ikinci evresidir. Glikozu alıyoruz besinlerden, bunu solunumda kullanacağız. Önce glikolizle glikozu parçalıyoruz. Sonra oluşan son ürün piruvatı Krebs siklusuna yolluyoruz. Bu hepimizin vücudunda olan en temel ATP üretme yollarından biridir. Krebs siklusu incelendiğinde bu siklusun enzimlerini kodlayan genlerde polimorfizmler keşfedilmiş. Bu enzimin fonksiyonunu veya etkinliğinin değişmesi demek. Artabilir, azalabir. Bozulabilir hatta. Bu durum Garrod tarafından chemical indivuality (kimyasal kimlik) olarak tanımlanmıştır. Bu ne demek? Aynı glikozu alan standart iki eş insan varsaydığımızda, farklı SNP'ler yüzünden bu glikozun yıkımında hız farkı görebiliriz örneğin. Bu yalnızca krebs enzimlerinde değil, farmakokinetik olaylarda da benzerdir. Yani bir ilacı aldığımızda kandaki konsantrasyonu herkeste aynı tutturamıyoruz. Çünkü kimisinin eliminasyon hızı çok fazla oluyor ve ilaç derhal atılıyor, kimisinin çok az oluyor ilaç konsantrasyonu terapötik eşiği de geçecek şekilde artıyor.



    Yukarıdaki resimde görülen şu. %100 genetik veya %100 çevresel diyemiyoruz hastalıkların çoğuna. Kesin genetik gözüyle baktığımız hastalıklar çevreden etkilenebilirken, dışardan aldığımız genetikle hiçbir alakası yok diye düşündüğümüz mikropların hastalık yapabilmesi bile genetik değişkenliğe uğrayabiliyor. Bizim burada anlamamız gereken nokta Androgenetik Alopesi bu spektrumun neresinde? Bu konu hakkında araştırmaya devam ediyorum.

    Bir polimorfizmin genetik hastalığa yatkınlığının olup olmadığı genom ölçeğinde asosiasyon (GWAS) ve bağantı analizleri (linkage studies-6WLS) çalışmalarıyla belirlenir. İki çalışmada da mantık aynıdır. SNP'lere bakılır. Hasta ve normal insan karşılaştırılır. Aradaki fark genetik yatkınlığı verir.

    Örnekler vermek gerekirse şöyle başlayayım. Şizofreni populasyon içinde polimorfiktir ve sıklığı %1'dir. Şizofreniyle ilgili yaklaşık 200 tane gen vardır yatkınlığa yol açan. NRG1, RGS4, DTNBP1 en popüler olanları. 65 yaş altı Alzheimer'da APP, PSEW1, PSEN2 genleri yatkınlık oluşturur. Sitokrom p450: Birçok metabolik aktivitede ve ilaçların metabolize edilmesinde etkili bir enzimdir. SNP'lerdeki farklılık kişiden kişiye metabolizasyon farkları oluşturur. Bir diğer örnek kanser ilacı Marcaptopurine. Bu ilacı metabolize etmek için thiopurine s-metiltransferaz enzimi vardır. Hasta ilacı tam parçalayamazsa Marcaptopurine Thioguanin nucleotide dönüşür. Bu toksik bir metabolittir. İlaç reçete edilmeden önce hastada bu genin yaban tip mi yoksa polimorfik mi olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Ona göre test yapılmalıdır ki parçalayabilme kapasitesi anşalışsın.

    Bütün bunlarda vardığım sonuç nedir? SNP kavramını anlamadan ve bu konuda genetik dökülmeyle ilgili olan SNP'ler yok sayılarak bu işin tam mekanizması anlaşılamaz. Bu konuda yapılan araştırma var mı ben de bulabilirsem ekleyeceğim. Saç dökülmesi de kanser de diyabet de temelde aynı mantıkta oluşur. Bunlar multifaktöriyel hastalıklardır. Genlerimiz ve çevrenin etkisi vardır. Dökülme mekanizmasını aydınlatmak için polimorfizm kısmı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız sanırım. Dökülen insanlarda hangi SNP'ler var dökülmeyenlere göre? Bunlar bulunduysa ekleyeceğim. Bu bilgileri burada paylaşma gereği duydum. Bu kadar kaliteli bir konu başlığı altında bulunması gereken bilgiler diye düşündüm. Araştırmaya devam edebilirsem saç dökülmesiyle bağlantısını da daha detaylı keşfetmek ve aktarmak isterim. Umarım faydalı olur.

  7. #617
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    12.09.2017
    Mesajlar
    5
    Beyler Texas üniversitesinde fareler üzerinde tümor ile ilgili yapılan bir araştırmada tesadüfen saç dökülmesi ve saç beyazlamasının neden olduğu bulunmuş. KROX20 olarak adlandırılan bir proteinin saç şaftına dönüşen cilt hücrelerine geçtiğini ve bunun da hücrelerin kök hücre faktörü adı verilen başka bir protein ürettiğini keşfettiler.
    Araştırmacılar KROX20 proteini üreten hücreleri sildiginde fareler kelleşiyor, SCF adlı geni sildiginde saçları beyazlaşıyor olduğunu buldular. Bu bilgiler ışığında bilim adamları bu problemi çözmek için insanlar üzerinde araştırmalar yapmaya başlıycakmış.

    Link: http://time.com/4770554/grey-hair-lo..._medium=social

  8. #618
    Saçlarımız olgunluk çağında bir güncelleme ile değişir ve alın çok az da olsa geri çekilir ya da dağınık görüntü daha net bir çizgi etrafında şekillenir.
    Karma Peptid, AdvanCell, Setipiprant, Saf kafein, RU58841 dönüşümlü olarak kullanıyorum minoxidil haftada 1-2 olacak şekilde kullanırım bazen haftayıda atlarım. Bu tedaviden önce Miracle vardı ve gerektiğinde etki tazelemek için tedaviye ekleyeceğim Ana amacım en hafif doğal ve yan etkisiz tedavileri deneyip aktarmak. Deneyimlerime göre en sorunsuz ve sağlıklı tedaviler sırasıyla Peptid, Setipiprant Cellagance Saf Kafein ve RU58841


    Mesajlara elimden geldiğince dönmeye çalışıyorum .

  9. #619
    Bu durumu estetik olarak hassas tepkiler üretmekten uzak, doğal bir süreç olarak görülür bizler tarafından tıpkı çıkan sakallar çeşitli pubis vücut kılları gibi, oysa neden ve nasıl gerçekleşir bu olgunluk geri çekilmesi ? Aga bu mekanizmanın abartılmış bir şiddete ve düzensizliğe ulaşmış şekli olmasın ? Kesinlikle öyle!
    Karma Peptid, AdvanCell, Setipiprant, Saf kafein, RU58841 dönüşümlü olarak kullanıyorum minoxidil haftada 1-2 olacak şekilde kullanırım bazen haftayıda atlarım. Bu tedaviden önce Miracle vardı ve gerektiğinde etki tazelemek için tedaviye ekleyeceğim Ana amacım en hafif doğal ve yan etkisiz tedavileri deneyip aktarmak. Deneyimlerime göre en sorunsuz ve sağlıklı tedaviler sırasıyla Peptid, Setipiprant Cellagance Saf Kafein ve RU58841


    Mesajlara elimden geldiğince dönmeye çalışıyorum .

  10. #620
    SaçımınDoktoru Üyesi kabuto - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    14.06.2017
    Mesajlar
    366
    Alıntı Miracle Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Bu durumu estetik olarak hassas tepkiler üretmekten uzak, doğal bir süreç olarak görülür bizler tarafından tıpkı çıkan sakallar çeşitli pubis vücut kılları gibi, oysa neden ve nasıl gerçekleşir bu olgunluk geri çekilmesi ? Aga bu mekanizmanın abartılmış bir şiddete ve düzensizliğe ulaşmış şekli olmasın ? Kesinlikle öyle!
    Çalışmalarınızı hayranlıkla takip ediyorum hocam, lakin bu işi oluşmadan önce herhangi bir etken kullanmadan çözmek mümkün müdür diye merak ettim. İnternette bir akış şemasına rastladım (forumda biri daha paylaşmıştı önceden) oradaki mekanizmanın belirli kollarını devre dışı bırakabilecek pratik yöntemler araştırdım ve üzerinde belirli oynamalar yaptım, yazdıklarım saçları korumak için yeterli olur mu sizce ? Eğer yanlışım varsa lütfen düzeltin mekanizma ne kadar doğru açıklanmış ve benim harekete geçme tarzım ne kadar doğru bilemiyorum, şimdiden teşekkürler. https://resmim.net/preview/9tGYOQ.jpg

Sayfa 62/75 İlkİlk ... 1252606162636472 ... SonSon

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •